Herkese Merhaba,
Evet itiraf ediyorum! Istanbul'umdan sonra Aşık olduğum ikinci metropol ROMA!...
Gerçi bu tılsım adında da gizli.. Tersten yazın, biraz da izleyin A M O R...
Kızçemlerle ikinci durağımız bu güzel şehirdi. Kabul etmek gerekirse sevgiliyle de ziyareti son derece makbul şehir :). Büyülendim! İçinde kayboldum ve ifade edemediğim nice güzel duygulara sürüklendim.. Otele dönmek bile istemedim. Gündüzü ayrı, gecesi ayrı yaşayan bir şehir burası..
7 tepeli ROMA, seni nereden anlatmaya başlasam ki bilemedim :) Tur güzergahıma göre gideyim en iyisi :).
ROMA'da ilk durağımız;
Palatinus Tepesi, yontma taş devrine ait yerleşimlerin bulunduğu daha sonraki dönemlerde İmparatorluk konaklarının bulunduğu tepe.. Ağaçlarla dolu, esintili ve haz verici bir tepe :). Colosseum'a oldukça yakın.
Colosseum asıl adı Flavius Amfitiyatrosu. Bu görkemli yapı İmparatorVespasianus tarafından 72 ile 80 yılları arasında yaptırılmış. Bu alanda, Julius Hanedanı'nın son imparatoru Neron, halkın arazilerine el koyup kendisine altın varaklarla süslü olmasından dolayı Domus Aurea (altın ev) adı verilen bir konak inşa ettirmiş. Palatinus Tepesi'ndeki konaklarla bir bağlantı kurmak için de yapay bir göl yaptırmış. Tabiki bu durum halkı öfkelendirmiş.. "Yakarım ROMA'yı da yakarım" diyen Neron intihar edince, yerine Vespasianus geçmiş. Tabi ilk işi Neron'u unutturmak adına atılan adımlar olmuş. Ve ne yapmış, önce yapay gölü kurutmuş. Sonra da Colosseum'u halka açık bir eğlence alanına dönüştürmeye karar vermiş. Seyirci kapasitesi 55 bin olan Colosseum ilk önce tiyatro gösterilerini sunmak için yapılmış. Daha sonra gladyatörlerin dövüştüğü arena haline gelmiş. Giriş ücreti 10 euro.
Colosseum'dan Roma Forumunu da seyredebilirsiniz. Bu forum zamanında şehrin siyasi, ticari ve hukuki merkeziymiş. Şimdilerde sadece kalıntı olan bu yer İtalyan halkının gününü geçirdiği, toplandığı bir alandan ibaret.
Yine bu yerleşkelere yürüme mesafesinde olan Circo Massimo'yu mutlaka görün. Bu yapı Aventino ve Palatinus Tepe'lerinin arasında kalıyor.
Bizim, bu görkemli yapılardan sonraki durağımız Tur rehberimizin yanlış yönlendirmesinden dolayı Vatikan oldu. Vatikan'a tam birgün ayırmak gerektiğini o gün tecrübeledik. Sadece yarısını gezebildiğimizden dolayı, Roma'daki ikinci günümüzdeki ilk durağımız yine Vatikan'dı. Bu nedenle Vatikan'ı ayrıca anlatmak isterim. Kısacası, Roma'daki gezilerimizle devam etme niyetindeyim :)
Bir sonraki durağımız meydanları ile de meşhur olan bu şehirden büyülendiğimiz birkaç meydanı ve Melekler ve Şeytan'ları okuduysanız şayet o hikayenin başladığı yer olan Pantheon oldu :)
Navona Meydanı, Campo dei Fiori ki benim görmek için sabırsızlandığım bu meydana oldukça yakın. İmparator Domitian halkın sempatisini kazanmak için 33 bin kişilik bir yarış alanı yaptırmış. Meydanın etrafında binalar stadyumun sıralarının üzerine inşa edilmiş. Barok dönemin en güzel örneklerinden biri kesinlikle ;). Ortasında mimar Bernini'ye ait dünyanın dört büyük nehrini simgeleyen çalışması ve iki yanında da çeşmeler var. Günün her saatinde oldukça hareketli. Sokak ressamları ve karikatüristleri ile dolu ayrıca. Birde birden çok kafe ve lokanta mevcut. Ama tavsiyem bizim gibi öğlen saatlerinde burayı ziyaret etmişseniz meşhur Roma dondurmasını tatmanız. Doğru adrestesiniz, meydanda Giolitti de var :)...
Venedik Meydanı ve Vittorio Emanuele Anıtı..
Roma'da İstanbul gibi 7 tepe üzerine kurulu bir şehir ve ilk kurulduğu yer Palatinus Tepesi.. Palatinus'ya Venedik Meydanı'nın önünden geçerek gidiliyor. Bu bina zamanında Papa'ların konağı olarak kullanılmış. Sonra Venedik devletinin elçilik binası olarak hizmet vermiş. Faşizm dönemindeyse Mussolini'nin karargahı haline gelmiş. Bugün sergi sarayı olarak kullanılmakta. Bu binanın önünde göze batan bir başka eserse, anıtsal Vittoriano yani İtalyan Birliğinin kurulmasına büyük hizmetleri olan Savoy Kralı Vittorio Emanuele Anıtı yer alıyor.
Melekler ve Şeytanlar Kitabını Hatırlayalım mı? Pantheon!
M.Ö. 27 yılında bütün Tanrılara şükretmek amacıyla Augustus'un damadı tarafından yaptırılmış. 43m çapındaki kubbesi ve ortasında tek ışık kaynağı olan Roma Mimarisinin bir başka harikası olduğu şüphesiz.. Bugünlere gelebilmesi ise, Papa tarafından Meryem Ana'ya adanmış bir kiliseye çevrilmiş olması.. Giriş ücretsiz.
Biz bi hayli yorulduk. Ordan oraya koşuşturmacalı ilk günümüzün son durağı görmek için sabırsızlandığım Giordano Bruno'nun yakıldığı meydan Campo dei Fiori'ydi. Bulmak için baya bi map üzerinde çalıştık. Birden fazla kişiden rotasyon bilgisi de aldık. Aslında defalarca yakınından geçmişiz. Kızlara, haydi haydi bekleme yapmayalım nağmelerimi bugün gibi de hatırlıyorum. İyiki de bulmuşuz bu güzel meydanı :). Sadece benim için izlediğim Giordana Bruno'nun yaşamını konu alan bir tiyatro temsili olmaktan da çıkmış oldu.. Gerçi itiraf etmem gerekirse Durukan Ordu'yla hayat bulan bu şahsın hikayesi o gece bu meydanda tavan yaptı. Akşam yemeğimizi de bu meydandaki restarontlardan birinde yedik. Gerçi o da ayrı bir hikayeydi. Aylin'in pazarlık yaptığı mekana gitmeyip hemen yanındaki mekanda oturup siparişlerimizi verdikten bir müddet sonra ne deseler beğenirsiniz :). Mutfakta kaza çıktı, sizi başka biryere yönlendirsek :) ahahahahaha sanırım Aylin'in ahı tuttu :). Campo dei Fiori, Roma kalıntılarının üzerine kurulmuş binaların, Orta çağ hanlarının ve Rönesans konaklarının birarada bulunduğu cıvıl cıvıl bir semt :). Meydanın ortasındaki Bronz heykelse, kiliseye aykırı düşüncelerini açıkladığı için bu meydanda diri diri yakılan Giordana Bruno'nun heykeli.
Evet Roma'daki ilk günümüz oldukça hareketli ve güzeldi. Metro ile bircok lokasyona ulasabilirsiniz. Ancak, Roma'daki tarihi mekanlar yürüme mesafesinde olduğu için bu şehri yürüyerek gezmenizi öneririm. En kısa zamanda Roma'daki ikinci günümüze ait anılarımla geri gelecem.
Sevgiler
melek
Evet itiraf ediyorum! Istanbul'umdan sonra Aşık olduğum ikinci metropol ROMA!...
Gerçi bu tılsım adında da gizli.. Tersten yazın, biraz da izleyin A M O R...
Kızçemlerle ikinci durağımız bu güzel şehirdi. Kabul etmek gerekirse sevgiliyle de ziyareti son derece makbul şehir :). Büyülendim! İçinde kayboldum ve ifade edemediğim nice güzel duygulara sürüklendim.. Otele dönmek bile istemedim. Gündüzü ayrı, gecesi ayrı yaşayan bir şehir burası..
7 tepeli ROMA, seni nereden anlatmaya başlasam ki bilemedim :) Tur güzergahıma göre gideyim en iyisi :).
ROMA'da ilk durağımız;
Palatinus Tepesi, yontma taş devrine ait yerleşimlerin bulunduğu daha sonraki dönemlerde İmparatorluk konaklarının bulunduğu tepe.. Ağaçlarla dolu, esintili ve haz verici bir tepe :). Colosseum'a oldukça yakın.
Colosseum asıl adı Flavius Amfitiyatrosu. Bu görkemli yapı İmparatorVespasianus tarafından 72 ile 80 yılları arasında yaptırılmış. Bu alanda, Julius Hanedanı'nın son imparatoru Neron, halkın arazilerine el koyup kendisine altın varaklarla süslü olmasından dolayı Domus Aurea (altın ev) adı verilen bir konak inşa ettirmiş. Palatinus Tepesi'ndeki konaklarla bir bağlantı kurmak için de yapay bir göl yaptırmış. Tabiki bu durum halkı öfkelendirmiş.. "Yakarım ROMA'yı da yakarım" diyen Neron intihar edince, yerine Vespasianus geçmiş. Tabi ilk işi Neron'u unutturmak adına atılan adımlar olmuş. Ve ne yapmış, önce yapay gölü kurutmuş. Sonra da Colosseum'u halka açık bir eğlence alanına dönüştürmeye karar vermiş. Seyirci kapasitesi 55 bin olan Colosseum ilk önce tiyatro gösterilerini sunmak için yapılmış. Daha sonra gladyatörlerin dövüştüğü arena haline gelmiş. Giriş ücreti 10 euro.
Colosseum |
Colosseum'dan Roma Forumunu da seyredebilirsiniz. Bu forum zamanında şehrin siyasi, ticari ve hukuki merkeziymiş. Şimdilerde sadece kalıntı olan bu yer İtalyan halkının gününü geçirdiği, toplandığı bir alandan ibaret.
Yine bu yerleşkelere yürüme mesafesinde olan Circo Massimo'yu mutlaka görün. Bu yapı Aventino ve Palatinus Tepe'lerinin arasında kalıyor.
Bizim, bu görkemli yapılardan sonraki durağımız Tur rehberimizin yanlış yönlendirmesinden dolayı Vatikan oldu. Vatikan'a tam birgün ayırmak gerektiğini o gün tecrübeledik. Sadece yarısını gezebildiğimizden dolayı, Roma'daki ikinci günümüzdeki ilk durağımız yine Vatikan'dı. Bu nedenle Vatikan'ı ayrıca anlatmak isterim. Kısacası, Roma'daki gezilerimizle devam etme niyetindeyim :)
Bir sonraki durağımız meydanları ile de meşhur olan bu şehirden büyülendiğimiz birkaç meydanı ve Melekler ve Şeytan'ları okuduysanız şayet o hikayenin başladığı yer olan Pantheon oldu :)
Navona Meydanı, Campo dei Fiori ki benim görmek için sabırsızlandığım bu meydana oldukça yakın. İmparator Domitian halkın sempatisini kazanmak için 33 bin kişilik bir yarış alanı yaptırmış. Meydanın etrafında binalar stadyumun sıralarının üzerine inşa edilmiş. Barok dönemin en güzel örneklerinden biri kesinlikle ;). Ortasında mimar Bernini'ye ait dünyanın dört büyük nehrini simgeleyen çalışması ve iki yanında da çeşmeler var. Günün her saatinde oldukça hareketli. Sokak ressamları ve karikatüristleri ile dolu ayrıca. Birde birden çok kafe ve lokanta mevcut. Ama tavsiyem bizim gibi öğlen saatlerinde burayı ziyaret etmişseniz meşhur Roma dondurmasını tatmanız. Doğru adrestesiniz, meydanda Giolitti de var :)...
Venedik Meydanı ve Vittorio Emanuele Anıtı..
Roma'da İstanbul gibi 7 tepe üzerine kurulu bir şehir ve ilk kurulduğu yer Palatinus Tepesi.. Palatinus'ya Venedik Meydanı'nın önünden geçerek gidiliyor. Bu bina zamanında Papa'ların konağı olarak kullanılmış. Sonra Venedik devletinin elçilik binası olarak hizmet vermiş. Faşizm dönemindeyse Mussolini'nin karargahı haline gelmiş. Bugün sergi sarayı olarak kullanılmakta. Bu binanın önünde göze batan bir başka eserse, anıtsal Vittoriano yani İtalyan Birliğinin kurulmasına büyük hizmetleri olan Savoy Kralı Vittorio Emanuele Anıtı yer alıyor.
Melekler ve Şeytanlar Kitabını Hatırlayalım mı? Pantheon!
M.Ö. 27 yılında bütün Tanrılara şükretmek amacıyla Augustus'un damadı tarafından yaptırılmış. 43m çapındaki kubbesi ve ortasında tek ışık kaynağı olan Roma Mimarisinin bir başka harikası olduğu şüphesiz.. Bugünlere gelebilmesi ise, Papa tarafından Meryem Ana'ya adanmış bir kiliseye çevrilmiş olması.. Giriş ücretsiz.
Biz bi hayli yorulduk. Ordan oraya koşuşturmacalı ilk günümüzün son durağı görmek için sabırsızlandığım Giordano Bruno'nun yakıldığı meydan Campo dei Fiori'ydi. Bulmak için baya bi map üzerinde çalıştık. Birden fazla kişiden rotasyon bilgisi de aldık. Aslında defalarca yakınından geçmişiz. Kızlara, haydi haydi bekleme yapmayalım nağmelerimi bugün gibi de hatırlıyorum. İyiki de bulmuşuz bu güzel meydanı :). Sadece benim için izlediğim Giordana Bruno'nun yaşamını konu alan bir tiyatro temsili olmaktan da çıkmış oldu.. Gerçi itiraf etmem gerekirse Durukan Ordu'yla hayat bulan bu şahsın hikayesi o gece bu meydanda tavan yaptı. Akşam yemeğimizi de bu meydandaki restarontlardan birinde yedik. Gerçi o da ayrı bir hikayeydi. Aylin'in pazarlık yaptığı mekana gitmeyip hemen yanındaki mekanda oturup siparişlerimizi verdikten bir müddet sonra ne deseler beğenirsiniz :). Mutfakta kaza çıktı, sizi başka biryere yönlendirsek :) ahahahahaha sanırım Aylin'in ahı tuttu :). Campo dei Fiori, Roma kalıntılarının üzerine kurulmuş binaların, Orta çağ hanlarının ve Rönesans konaklarının birarada bulunduğu cıvıl cıvıl bir semt :). Meydanın ortasındaki Bronz heykelse, kiliseye aykırı düşüncelerini açıkladığı için bu meydanda diri diri yakılan Giordana Bruno'nun heykeli.
Rahip Filozof Giordano Bruno |
Bir İtalyan klasiği makarnam :) |
Evet Roma'daki ilk günümüz oldukça hareketli ve güzeldi. Metro ile bircok lokasyona ulasabilirsiniz. Ancak, Roma'daki tarihi mekanlar yürüme mesafesinde olduğu için bu şehri yürüyerek gezmenizi öneririm. En kısa zamanda Roma'daki ikinci günümüze ait anılarımla geri gelecem.
Sevgiler
melek