22 Eylül 2015 Salı

Bath'a yolculuk...

Hadi gelim sizi İngiltere'de küçük ve de çok sevimli bir şehre götüreyim..

Bath: Londra'dan yaklaşık 160km uzaklıkta ve Londra'nın Güney-Batısına düşen bir şehir.  Tren ile ulaşım da oldukça rahat. Gezi planlamasını Inan aylar öncesinden yaptığı için ulaşım maliyeti konusunda bilgi aktaramıyorum. Ancak deneyimlerden hareketle, planlı seyahatlerde bağlantıların da alınması maliyetleri oldukça düşürüyor. Bilginiz olsun :). Biz, trenden inip, gardan çıkmadan hemen bir Bath haritası alıp keşfe başladık. Şansımıza hava yine kapalı arada birde yağışlı olmasına rağmen, yılmadık ve şehri baştan sona yürüyerek keşfettik...



Neler mi yaptık; hadi özetleyeyim :)
 
"Bath" adından anlaşılacağı üzre vakti zamanında Kaplıca - Hamam bölgesi olarak inşa edilmiş. Yani Roma döneminde.. Zaten şehri ilk olarak Romalılar kurmuş, Merkezine konuşlanmış Roma döneminden kalma Roman Bath'ı gezerseniz bu şehre neden bu ismin verildiğini sanırım fazlasıyla anlamış olursunuz. Müze yapıldığı dönemi gözönünde bulunduracak olursanız oldukça iyi korunmuş durumda. Bu müzede en çok dikkatimi çeken, su yolları oldu..Bu yollar birden fazla havuzla birleşiyor. Kısacası Roma'lılar banyo kültürünü önemsiyor.. Müze şehir merkezinde bulunuyor.Girişi 10£.

Roman Bath
Roman Bath
Roman Bath
Roman Bath
 Müzeden çıkınca, bir meydana ulaşacaksınız. Meydanda konuşlanmış Bath Abbey  tüm görkemiyle sizi davet ediyor...



Bath Abbey
Kim varmış burada :) Cnm bebem İnan!!!
Şehirde bulunan önemli mimari yapılardan bazıları; Bath Kraliyet Tiyatrosu, Lansdown Crescent, Royal Crescent, The Circus ve Pulteney Köprüsü... Tüm bu yapılara yürüyerek ulaşım mümkün...

Pulteney Bridge
Pulteney Bridge
Pulteney Bridge
The Circus
The Circus


Listenize The Holbourne Museum'uda ekleyebilirsiniz.. Girişi ücretsiz olan bu müzede fotoğraf almak yasak... Kış bahçesine bakan bir bölüm var, burası cafe olarak kullanılıyor, orada bir 5 çayı molası vermenizi ve limonlu kek yemenizi tavsiye ederim ;)

The Holburne Museum
The Holburne Museum
Müze'de 5 çayı :)
ve tabiki, güzel parklarında bir es alın! Ayaklarınızın dibinde hızlıca ilerleyen Sincap'ları seyre dalın...


Şehir oldukça sevimli, ne çok bunaltan bir kalabalık var, ne de yoğun bir trafik... Bizdeki emekli hayali sahil kasabalarından hallice de diyebilirim. Şehri cazipleştirense sanırım herşeyi birarada sunabiliyor olması.. Yürüyerek kentin birçok alanına ulaşabiliyorsunuz. Merkezi tüm isteklerinize cevap verecek alternatiflerle dolu! Hele ki Londra'dan sonra böyle bir şehre gelmek, İstanbul'un ardından İzmir'e gelmek gibi birşey.. Tabi İzmir kadar büyük bir şehir değil, deniz de yok, ama en doğru benzetim sanırım bu olurdu :). İstanbul gibi büyülenmiyorsun, ama istediğin herşeyi daha kolay yapabiliyorsun... 
Merkezinde gezerken dikkat kesildiğim birşey oldu ne mi? Daha önce Brighton'da gördüğüm Dikiş atölyesinin aynını burada da gördüm.. Ve yine katılıyoruz... Niye mi? "Her Genç Kızın Hayali Singer Dikiş Makinesi" geyiği de ondan :))) Brighton'da bu atölyeyi gördüğümde evet işte bende olmayan bu diyerek katılmıştım :)

İngiltere'deyseniz ve sevdiklerinize ne hediye alacağınıza karar veremiyorsanız tavsiyem "earlygrey tea" almanız, bu çayların hediyelik boyları var ve oldukça orjinal tasarlanmışlar ;) Küçük ahşap kutularda satılıyor. Kutuların üzerinde de İngiltere'ye özgü resimler var
Sanat Galerisi Not: Victoria büstleri ve heykelleri heryerde...
Ferforjelere dikkat!!!


Inan'ım

Dikiş Atölyesi (Singer :))) )


Ulaşımı bizim gibi trenle yapacaksanız, istasyonun hemen karşısındaki English Pub'a uğrayın.. Bu Pub'da ortamın nüansını yaşarken aklınızdan şunu söylemeniz kaçınılmaz olacaktır.... İyi ki gelmişim!


Sevgiler...

Melek

27 Ağustos 2015 Perşembe

Sarp Sınır Kapısı Batumi'ye açılır...

Herkese Merhaba,

Bayram tatili için memleketimi tercih edip üzerine tatili uzatınca, 3 yıl önce ziyaret ettiğim Gürcistan'ın sahil şeridindeki tek şehri olan Batum'u da seyahat defterime eklemeyi ihmal etmedim. Gerçi görmek için benden daha sabırsız olan kişinin sevgilim olduğunu da itiraf etmem gerekecek.
Burası Türkiye çıkışı ile
Gürcistan Girişinin arası 

Batum karadeniz incisi şehirlerden biri kuşkusuz. Şehri güzel ve özel kılansa sanırım diğer karadeniz şehirlerine oranla daha düz bir araziye sahip olması. Genişleme sahil şeridinden ziyade içerde ;). Şehir planlaması ise TR'ye oranla daha başarılı. Çok fazla tarih barındırmasa dahi küçük çaplı tatil planlamaları için bence ideal. Tabi bu benim gibi kültür gezginleri için geçerli. Birde madalyonun öteki yüzü var.. Karadenizin Las Vegas'ı olarak da bilinir... Gerçi kurallar biraz değiştirilmiş. Çoğu otel girişte 50Lari alıyor.
Gürcistan'a Sarp sınır kapısından nüfus cüzdanınız ve yurt dışı çıkış harç pulu edinerek elinizi kolunuzu sallaya sallaya rahatça geçiş yapabiliyorsunuz. Ülke genel anlamda TR'ye oranla ucuz olduğu için Türkiye'den hatırı sayılı oranda turist ağırlıyor. Özel günlerde ve hafta sonları geçiş hafta içine oranla biraz daha zor. Zorluktan kasıt bekleme süresi. Hele ki, arabayla geçiş yapmak istiyorsanız uzayan kuyrukları ve saatlerce beklemeyi de göze almalısınız. Biz Batum'u 20 temmuz pazartesine planladık iyi de yaptık. Şansımıza fazla sıra yoktu. Araçla geçişlerde Trabzon ve Rize plakalı araçlar mimlendiği için yürüyerek geçişi tercih ettik. Aracınızı bırakıp geçmek isterseniz, Sarp sınır kapısında ücretli otoparklar mevcut.Sınırdan geçtiğinizde Batum ve Tiflis merkezlerine dolmuşlar kalkıyor. Aklınızda olsun taksiyi mümkün mertebe tercih etmeyin.Batum merkeze dolmuşla 1Lari'ye gidebiliyorsunuz. Zaten gezilecek mekanların çoğu da yürüme mesafesinde. Bu arada döviz almak için tercihiniz Batum değil, Hopa olsun. Kur oranları Batum'da bir hayli değişken... Özellikle işlek caddelerdekilerden uzak durun!
Merkeze doğru ilerlerken sağ'daki heykelleri görmeyi ihmal etmeyin. İlk ziyaretimizde arabayla geçiş yaptığımız için bu çirkin heykelleri görme yakından görme şansım olmuştu. Dolmuştan inip, ikinci bir dolmuş yakalamayı göze alabiliyorsanız kaçırmayın derim :)

Hadi içeriye bir göz atalım ;)


Dolmuştan inip rotayı sahil yönüne çevirdik... Geçtiğimiz sokaklardan birer kare foto almayı da ihmal etmedik. Birde meşhur Gürcü şarap evini itinayla gezdik :) Hafif tatlı şarapları meşhur. Yolunuz düşerse alınacaklar listenize eklemeyi ihmal etmeyin.



Batum'a TR'den talep fazla olduğu için yerel halkı ile ingilizce iletişim kurmak için çaba sarfetmeyin! Zira türkçe anlaşmak çok daha kolay :)

Batum görmeyeli pek de değişmemiş. Eklenen birkaç detay dışında. Daha önceki ziyaretimde zaman sınırlamasından dolayı göremediğim yerleri bu sefer detaylıca ineleme fırsatım da oldu. Birde teleferikle şehri yüksekten izlemek süperdi! Sahilden kalkıp dağın zirvesinde son bulan bu yolculuk kelimenin tam anlamıyla enfes! İlk önce yönünüz yeşil daha yeşil olan yerlere... Dönüşte ise maviye... Sanırım bir karadenizli ritüeli olan mavi-yeşil kombinasyonum için burası da cepte! ve şiddetle tavsiye edilecekler arasında..
Denizi arkaya aldık... Yeşile yol alıyoruz!
Sana bir tepeden baktım Batumi!



Sipariş vermek bir hayli zor olsa da, yöresel birşeyler istemeyi başarabildik! 
Yerel lezzetleri; Acharuli Khachapuri (Peynirli Pide), Khnkali (Gürcü Mantısı). Khachapuri, içinde özel bir peynir olan genelde üzerine yumurta kırıp servis ettikleri bir ekmek esasında.. Peynirini lor ve beyaz peynir karışımına benzettim. Lezzeti ideal, denemenizi tavsiye ederim. Mantı denemedim. Zaten Hopa'da sağlam bir kahvaltı yapıp üzerine Batum'a geçmiştik. Tadına bakmak için denemiş olduk...

Ali&Nino... Yeni eklenen bir heykel, 360 derece dönüyor, bir türk delikanlısı ile gürcü bir kızın efsane aşkı! Her aşk gibi sonu hüzünlü! Yüzleri farklı yöne bakıyor, buluşamıyorlar! Hikeyeleri için bkz.

Tüm şehirler, hatta en çirkin olanı bile akşamları ışıklara teslim olunca güzelleşir ya! Batum akşam ışıklarının gölgesinde ayrı bi güzel oluyor... Vaktiniz varsa gecesini mutlaka görün!

Alfabe Kulesi


Sahil şeridinde eğlenceli birkaç şey...





Sokak ressamları Piazza Square
Tiyatro Meydanı

Opera Binası
Medea Heykeli'nin de bulunduğu Europe Square

Batumu gören birçok kişide genel olarak ortak fikir, gideceksen akşam git gecesini yaşa şeklindedir. Yılbaşı etkinliklerinin de bir hayli güzel olduğu söylenir. Gerçi ben görmedim :). Yazdıklarım dışında neler mi yapılır, yunus gösterisine gidilebilir, botanik bahçesi ve kalesi gezilebilir...

Sevgiler..


11 Ağustos 2015 Salı

Barcelona'da Flamenco! <"Tablao De Carmen" in Poble Espanyol>




Flamenco!  İspanyol Çingenelerinin içlerindeki coşkunun, öfkenin, tutkunun,  isyanın  vücutta, nefeste ve gitarda can buluşu... Ağıtların anlamlı hali...



Secom




Söylenecek de yazacak da çok şey var aslında.. Ama bazen çok şey bilmemek akıntıya kapılmak gerek! Dillerini bilmeden de sadece dinleyerek ve izleyerek kendinizi içinde bulacağınıza şüphem yok. Belki de beni bu denli etkilemesinin nedeni etnik olaylara düşkünlüğümdür. Ama siz yine de deneyimleyin olur mu? Çünkü, İspanya'ya kadar gelip bu atmosferi solumadan olmaz efenim! Flamenco'nun doğduğu yer Seville. O nedenle en iyi gösterilerinde bu eyaletlerde yapıldığı biliniyor. Ancak benim gibi gezi planınızda bu eyalet yoksa yapmanız gereken çok basit.  Ya bir sonraki gezi güzergahınıza Seville ve Endülüs'ü ekleyeceksiniz ya da benim gibi gezi programınız dahilinde araştırıp doğru adresi bulacaksınız. Ben tavsiyelerine gözüm kapalı ok dediğim Sevgili Saffet Emre Tongüç'ün Avrupa'da Görülecek 101 Yer Kitabını inceleyip üzerine Tripadvisor'un en çok tavsiye ettiği yerleri araştırarak double check yaptım!!...

İspanya gezimin ikinci ayağı olan Barcelona'da Flamenko hakkımı kullandım. Kitapta Tripadvisaorda aynı adresleri destekliyordu. Daha sonra online bilet almak için tercih ettiğim http://www.flamencotickets.com/ sitesi de olağanüstü, inceleyecek olursanız, il il flamenko izleyebileceğiniz mekanlara yönelik bilgiler mevcut. Ben Barcelona'daki gösteriler için sitede yer alan kısa video'ları da izlemeyi ihmal etmedim tabi :). Amacım, o tutkuyu, o isyanı görmekti, bu nedenle bu gösteri show'dan ziyade olmalıydı...

Ve tercihim Tablao De Carmen oldu! Detaylı bilgi için;Tablao De Carmen sitesini de inceleyebilirsiniz. Biletler için www.flamencotickets.com sitesinden faydalanabilirsiniz ya da Poble Espanyol girişindeki gişeden de bilet temin edebilirsiniz. Tablao De Carmen'e ait minik bir gösteri deneyimi için tıklayın!


Buket ve Serkan'la gecenin devamında La Rambla'da buluşmak üzre ayrıldık
Bu arada gösteriye bilet aldığınızda, Poble Espanyolu'da ücretsiz gezme şansını elde ediyorsunuz... Bizim gösteri saatimiz 21:30'du. Gelen pnr'da 16:00 ile gösteri saatine kadar girebileceğimizin bilgisi de yer alıyordu. Ancak yoğun programımızdan dolayı 2 saat kala orada olabildik, bu nedenle heryerini sindire sindire gezemedim :(. Girişte elinize yerleşim haritasını ve gösterinin olduğu lokasyonu işaretledikleri bir map veriyorlar. Poble Espanyol kapısından içeriye adımınızı atar atmaz bambaşka bir atmosfere de adım atmış oluyorsunuz. Kalabalık Barcelona sokaklarının yanında oldukça sakin özerk bir bölge gibi.. Ayrı bir havası tılsımı var.. Daracık caddelerinde turlamak bile yetiyor insana.. Gezi programınıza Poble Espanyol'u almak isterseniz, girişi 15 Euro.

Poble Espanyol'a en rahat ulaşımsa sanırım metro ağı, Plaça De Espanya meydanına gelin zaten bu meydan birbirinden güzel tarihi yapılara ev sahipliği yapıyor. Meydanın ortasında  360 derece bir tur atın ve etrafı izleyin... Neler mi var? Sonraki yazılarımda değineceğim deyip nasıl ulaşılırı anlatalım. Plaça de Espanya meydanından MNAC doğru devam edin. Sırasıyla devasa kapılar ve havuzlu bölgeyi geçip, yönlendirme tabelelarını kadar devam edin... MNAC'dan yürüme 15-20dk bir mesafede.. Etrafı surlarla çevrili köye hoşgeldiniz...

Hadi içeriye biraz göz atalım...


Koşuşturmaktan yemeğe vakit bulamadığımız için resimde gördüğünüz bu mekanı görür görmez, tabiri caizse gözüm döndü! Üstelik kapanmasına dk'lar kalmıştı. O kadar sıcak ve sempatik çalışanları varki, enerjileri bile sizi davet ediyor! Mekandaki kekler, pie'lar aman Allah'ım hangsini alsam karmaşası yaşayacağınız doğrudur... Neyse birşeylere karar verip mekanın önündeki masada yerimizi aldık Birde bizi kırmayıp kahve de yaptılar :).. Enerjisi pozitif insanları gerçekten çok seviyorum... Gecenin ilerleyen aşamasında da çalışanlardan biriyle metroda karşılaştık aynı sempatik tavırlarla selamlaştık..
Kahve ve tatlı molamızı tamamlayıp gezinmeye koyulduk.

 Plaça reial'ı andıran oldukça geniş bir meydanı var.

Meydanda birden fazla da mekan mevcut. Yine ara sokaklarında karşılaşacağınız hediyelik eşya dükkanları, yöresel flamenko kostümlerinin olduğu mağazalar, yöresel tatları ihtiva eden dükkanlar gibi birçok alternatifte mevcut.

Kostümler :)
İspanya'da gün oldukça uzun, bu nedenle yerli halkı da güne adaptasyonu yaşam şekillerini değiştirerek sağlamış. Öğlen 12-16:00 arası ünlü siestaları yani dinlenme araları var. Bu uzun aradan sonra saat 20:00 ye kadar çalışıyorlar. Sonra da akşam faslı başlıyor. Akşam yemeklerine en erken 21:30 da oturuyorlar. Yemek de onlar için eğlencenin bir diğer hali... Gecenin ilerleyen saatlerine kadar bu keyfi yaşıyorlar.. Gün 22:00 de karardığı için bu şekilde bir yaşam sanırım doğal seleksiyon...  Evet itiraf ediyorum tatilimin son 3 günü akşam yemeğini 23:30 da yediğim doğrudur! Neden mi, düzene ayak uydurmak için değil, kendiliğinden oldu desem (:



Nerede kalmıştık.. Hadi sokaklara devam!



 
Show öncesi bir yemek için tercihimiz dört peynirli pizza ve sangria :)


Veee ....


Evet itiraf ediyorum şanslı günümdü! Sahnenin hemen önünde olmak! başka birşey mi dileseydim :)


sahne performansım olmazsa olmazdı :)
Sevgiler Sevgiler...

Melek
  
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...