17 Ekim 2014 Cuma

Londra'da Alışveriş

Herkese Merhaba,

Londra ile ilgili anılarımın kötülerinden başladım ama merak etmeyin iyi geçen gün sayım oldukça fazla! Öncelikle Londra'ya seyahat planlayanlara orada karşılaşabilecekleri sorunları anlatmak istiyorum ki, temkinli olsunlar :)

Londra'da sanırım 5. günümdü. Herzamanki gibi güne erkenden başlayıp görmediğim yerlere keşif için bir heyecan bir heyecan!. Kahvaltıdan sonra ilk işimiz alışveriş için oxford street'e gitmek oldu. Asıl amaç kendime bir elma almaktı :). Cadde üzerindeki birçok telefon mağazasından fiyat aldıktan sonra soluğu apple store'da aldık. Prosedürleri felan hallettikten sonra sonunda benim de bir iphone'um olmuştu :). Yurt dışında yapılan alışverişlerde vergi iadesi gibi bir durum söz konusu. Elektronik, giyim vb. birçok üründe de bu durum geçerli. Faturaları vergi iadesi olacak şekilde düzenletmek gerekiyor. Londra'da havaalanına gitmeden vergi iadenizi alabileceğiniz bir adres de var, ancak paranızı alsanızda, düzenlenen son belgeleri havaalanındaki tax free noktasındaki yetkililere göstermeniz şart. Vergi iadesi tek seferde £75 ve üzerindeki alışverişlerde geçerli..

Londra'da alışverişin merkezi az evvel de yazdığım gibi oxford street.. İnanılmaz cezbedici. Sağlı sollu tanındık ünlü tasarımcılara ait mağazalar göz dolduruyor.. Bunun dışında ara sokaklara girdiğinizde özel butikleri de keşfetmeniz olağan bir durum.  Fiyat performansı da beklenen doğrultuda ;).

Kozmetik alışverişleriniz için ülkede en yaygın olan Boots'u seçmenizi tavsiye ederim. Birçok markayı bu mağazalarda bulabiliyorsunuz ;).

Sevgiler..

melek





10 Ekim 2014 Cuma

Londra'ya Giriş Skandalı

Herkese Merhaba,

Bugün sizi İngiltere'ye davet ediyorum. Giriş Skandallı yazı dizim başlasın :).

İngiltere benim ikinci yurt dışı seyahatimdi. Gerçi ilki Gürcüstan'a olmuştu. Bir karadenizli olarak, pek de uzak sayılmadığından olsa gerek ilk bile sayabiliriz. İngiltere seyahatini, canım arkadaşım dostum paydaşım olan İnan için organize ettim. Zaten tatili de birlikte zaman geçirerek gezerek değerlendirdik. İnan yaklaşık 6 yıldır Londra'da yaşıyor. Londra dışında da İngiltere'de birçok kenti gezdiği için iyi bir rehber oldu benim için. Gerçi, daha girişten itibaren süprizlerle karşılaştığım bu ada ülkede güzel ve de ilginç şeyler tecrübelediğimi kabul etmem gerek. Londra'ya İstanbul'dan direk uçuşla yaklaşık 4 saatte vardım. Türkiye ile İngiltere arasında 2 saat zaman farkı var. Türkiye saati ile 12:45'de kalkan uçak, İngiltere saati ile 14:55'de İngilere'de oluyor. Londra tam bir metropol ve oldukça büyük bir yüzölçümüne sahip. Sanırım bundan dolayı da şehirde 3 faklı lokasyonda havalimanı mevcut. Ben Gatwick havalimanına indim. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla giriş pasaport kontrolünde en az sıkıntı yaşatılan yermiş. Gerçi benim için öyle olmadığı da aşikar. Pasaport kontrol noktasında siz siz olun geliş amacınızın sadece turistik bir gezi olduğunu ifade edin, şayet benim gibi bir arkadaş ziyareti ise o zamanda kalacak yer için adreslemeyi doğru yapın. Ben girişte pasaport kontrol noktasındaki yaşlı amcanın sorgularına maruz kalınca, niçin geldiğimi, nerde kalacağımı vb. biçok şeyi anlatmak zorunda kaldım. Bi de ikna olmadı iyi mi? İngiltere'ye İnan'ın ev sahibinin referans mektubu ile vize başvurusu yapmıştım. Arkadaşımın ev sahibi ile arası bozulunca başka bir yere taşındı. Ama beni gelmeden sıkı sıkıya tembihlediği için İnan'ın adını tüketmeden davet eden Kadın'ın arkadaşı olarak ülkelerini ziyarete gittiğimi söyleyince film başladı. Birde şansıma -sonradan öğrendim- davet eden kadın farklı bir ülkedeydi. Bana güvenmeyip kadınla iletişime geçtiler. Allah'tan kadının telefonu açıktı. Davet ettiğini kabul etmiş, beni tanımadığını söyleyip, arkadaşıma yönlendirmiş. Daha sonra yetkililer ile arkadaşım arasında uzun süren müzakerelerden sonra iş valizimin aranmasına kadar geldi. Ve nihayet damga vurup geçişime izin çıktı. Sigarayı bırakan ben, geçirdiğim bir depresyon sonucu tek tük içmeye başlamıştım. Bu seyahat eski düşmandan da kurtulmam için bir avantajdı ama öyle olamadı. Alandan geçtim, valizimi alıp İnan'la buluştum. Ve ilk arzum bir paket sigara almak oldu. 4 saat uçuş, üzerine 1 saatten fazla da sorgu ve kontroller beni baya bi hırpaladı.Sonuç bakınız aşağıda mevcut ;)

Sorgulardan sıtkı sıyrılmış ben deniz :)

İnan'ım



Bu daha giriş.. Devamı gelecek

Sevgiler..

melek



26 Eylül 2014 Cuma

Su Gibi Ol!

26.09.14

Herkese Merhaba,

Gecen hafta carsambadan beri ters giden seyler sanirim bugunlerde yerini guzel gelismelere birakiyor :)... Hayat hakki canlilara verilen bir armagan kuskusuz. Hakkiyla ve varolma gercegine de yakin olarak yasamak gerek!
Yoga seanslarindan aldigim en guzel ogreti de bu yonde!.. 2 nolu cakra, su gibi ol! heran.. Ve nefes almanin tadina var... Tum bedenini ozgur birak, tum eklemlerini, tum kaslarini ve sadece nefesle doldur her anini! Nefes alabilmenin kiskirtici farkindaligina da maalesef, zor zamanlarda vakif olabiliyoruz!Sacma alinmalar, kaprisler, tavirlar, anlayip dinlemeden yargilamalar, ifade yoksunlugu ve dahasi.. Sanirim bu nedenle, beklentileri azaltip sadece nefes alabilmenin guzellikleriyle tanismak cok daha keyifli olmaya basladi :)

 Ve tavsiye tum bedeni ozgur birakip nefes egzersizleriyle kendinizi yenilemeye ne dersiniz ?

Mutlu cumalar.. Guzel bir haftasonunu kucaklayin!

Sevgiler

Melek


10 Eylül 2014 Çarşamba

Su Üzerinde Yapılandırılan Yapay Bir Ada... Venedik! Romantik Aşıkların Şehri

Merhaba,

Italya tatilimin son durağı olan Venedik'e gitmeye ne dersiniz? Her yıl 5cm suya gömülen bu yapay adanın ömrü ne kadar kaldı bilemem ama, tamamen sular altında kalmadan orayı mutlaka görmenizi tavsiye ederim ;)

Italya tatilimin 7. gününe bu güzel şehrin Mestre bölgesinde uyandım. Kahvaltıda ise çığlık atmamak için kendimi zor tuttum :). Avrupa'da bizdeki gibi bir kahvaltı anlayışı olmadığını Napoli'den başlayan seyahatnamemden anlamış olsanız gerek. Ancak, sabah kalkıp kahvaltıya indiğimde karşılaştığım chery domateslerle uzun bir süre aşk yaşadığımı da itiraf etmem gerek :). Jelatin inceliğindeki kaşar dilimleri de önceki yerlere oranla daha başarılıydı. Birde sandviç ekmekler.. Sabah sabah kaçtane yediğimi hatırlayamıyorum bile :D. Kıtlıktan çıkmış gibi davranmış da olabilirim :). Tek kötü tarafı ise Çinli bir aile işletmesi olan bu otelde, Türk konuklar için yaptıkları çaydı şüphesiz. Plastik leğenler içinde getirdiklerini de görmeyeydim herşey daha iyi olabilirdi.

Kahvaltıdan sonra, Vaperottoların kaltığı limana gidişimiz 35-40dk sürdü sanırım. Kuzey bölgede kalan bu güzel şehirde, eylül ayının da son demleri olduğu için hava güney illere nazaran biraz daha serindi. Özellikle bu mevsimlerde ziyaret edecekseniz yanınızda yağmurluk, inceden bir hırka ve rahat kapalı bir yürüyüş ayakkabısı bulundurun derim.. Vaperotto ile adaya 1 saate varan bir sürede geçiliyor. Geçiş ücreti ise gidiş dönüş 15 euro.



Ada'ya Dükler Sarayının biraz ilerisinden ayak basıyorsunuz. Manzara etkileyici, oldukça büyük sayılabilecek bu ada kenti, 170 kanal ve 400'den fazla köprü ile birbirine bağlandığını ilk başta akıl edemeyedebilirsiniz. Gezi turuna San Marco meydanından başlayın. Bu meydan, tarihi dokusuyla sizi içine çekecek. Meydana ulaşana kadar önünden geçtiğiniz şeritte ahlar köprüsünü atlamayın sakın.

Ponte dei Sospiri (Ahlar Köprüsü)

 Haçlı yağmasında İstanbul'daki at meydanından getirtilen 4 bronz at da bazilakanın bir parçası olan müzede sergileniyor. Meydandan görülen atlar ise, bu bronz atların kopyası.




Ponte Rialto köprüsü ise, Venedikteki büyük kanal üzerinde bulunan ve birçok tanıtıma konu olan eserlerden biri..

Ponte Rialto 

Venedikte kaybolmaktan korkmayın, her girdiğiniz sokak sizi bambşka güzelliklere kavuşturuyor.. Daracık sokaklarda sağlı sollu dükkanları da gezmeyi ihmal etmeyin. Bu bölgede ki en önemli şey cam işçiliği, Murano ve Burano adalarına seferler yapılıyor. Cam atölyeleri Murano'da ancak vaktiniz sınırlıysa, alışveriş için Venedikte ki dükkanları tercih edebilirsiniz. Birde almayı düşündüğünüz cam objelerin üretim yerini sormayı ihmal etmeyin. Çin yapımı ürünler heryerde, fiyatları da orjinal ürünlere nazaran bi hayli uygun. Bu rüya kentte birde maskeler fazlasıyla dikkatinizi çekebilir.

Ve tabiki bu kentin sembolü olan Gondol'lar... Gondol turları küçük ve büyük tur olarak kategorize ediliyor. Kişi sayısı için min bir sınırlama yok. Maksimum 6 kişi olarak tura katılabiliyorsunuz. Pazarlıktan hoşlanmadıkları aşikar. Büyük tur 100 euro.






Venedikte mekanlar oldukça pahalı.. Tatilin sonu geldi ve bütçeniz de sınırlı ise, karnınızı doyurmak için seyyar tezgahlardan bizim gibi sandviç alıp yiyebilirsiniz ;).


Bir de aklınızda olsun, bizim gibi San Marco meydanında oturup etrafı izlemek isterseniz, anında yanınıza güvenlik personelleri gelip uyarıyor ve sizi kaldırıyor. Bazilikanın dibinde de oturmanıza müsade yok. Martılardan korunabilirseniz çan kulesinin dibinde oturabilirsiniz ;).

Bizim gibi marketin birinden "Chianti" edinip tatilin son gününe yakışır bir veda yapabilirsiniz..

Iyi tatiller..

Sevgiler

melek



8 Eylül 2014 Pazartesi

Bidenem ve Gönüldaşım Hep Mutlu, Daima Mutlu Olasınız...

Merhaba, 

Bugun konu da konsept de farklı olsun :)

Sevdiğim iki insan için!

5 ve 7 eylul 2014'e isimlerini yazdılar... 

8 yıllık bekleyiş.. 


Aşk!

   

Sabretmenin ve Başarmanın örneklerini sanırım çok güzel sergilediler :)

Video'da güzel aşklarına gelsin ;)





Sizi seviyorum Serpil ve Metin!



Sevgiler,

Melek




1 Eylül 2014 Pazartesi

Bir Güne İki Şehir Milano ve Verona!

Merhaba,

İtalya tatilimin 6. gününe Floransa'da uyanıp, akşamını Venedik'te sonlandırdığım bu çok koşuşturmacalı ama bir o kadar da maceralı günü hadi birdaha yaşayalım.

Sabah 06:00'da Floransa Signia'dan önce merkez tren istasyonuna, ordan saat 07:30 hızlı treniyle de yaklaşık 1 saat 40dk sonunda Milano'ya ulaştık. Hızlı tren bileti bizim gibi son anda alırsanız 50 euro. Ancak, böyle bir seyahat planlıyorsanız önden bilet almanızda fayda var. (http://www.italiarail.com/italian-high-speed-trains). Amacımız, biran önce Duomo meydanına gitmekti. Milano'da gezmeye zaten bu noktadan başlanmalı! Duomo dantel gibi işlenmiş duvarlarıyla Barok ve Gotik'de gelinen son nokta budur diyor adeta! Ön cephesini süsleyen 3500 heykele dikkat. Duomo, Roma'daki Aziz Piyer (St. Pietro) ve Sevilla'daki Katedral'den sonra dünyanın üçüncü büyük katedrali olarak geçiyor. Hemen o bölgede dünya markalarını bulabileceğiniz mağazaların olduğu cam tavanlı bir alışveriş merkezi (Galleria) göreceksiniz. Galleria'da (avm) ortada bulunan mozaik, o dönemde yeni birleşmiş olan İtalyan şehirlerinin sembollerini gösteriyor.

Duomo

Milano'nun önemli tarihi mekanlarından biri olan Castello Sforzesco'yu görmeyi ihmal etmeyin. Kalenin arkasında Milano'nun nadir yeşil alanlarından birinde kendinizi bulacaksınız. Ilk free wifi'yı da Aylin'le burda tecrübeledik :). Ve ciddi bir itiraf daha, Italya'da yakışıklı erkeklere sadece bu parkta rastladık :). Dinlenelim diye yeşilin üzerine serilmişken üstelik... Italya'da kuzeye çıktıkça, halk daha naif, kibar ve bakımlı oluyor ;). Öğle tatillerini sieasta, arkadaş toplantıları ya da bu parktakiler gibi sporla geçiriyorlar...

Castello Sforzesco



Bu şehirde görülesi bir yer daha var ki, maalesef Milano seyahatim son dakika geliştiği için önden bilet rezervasyonu yapamadığım, ama birdaha yolum düşerse ilk gideceğim yer olan Santa Maria Delle Grazie Kilisesi.. Neden mi bu kadar önemli? Leonorda Da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" adlı freski bu kilisenin duvarını süslüyor da ondan! En az 2 gün öncesinden rezervasyon yapılması gerekiyor. Ziyaret saatleri 08:00-19:30, 15dk'lık sürelerde maksimum 25 kişi alınıyor... Bilgilerinize :)

Duomo meydanına yakın mevkide bulunan Türk Konsolosluğu binasının yanında, İtalya'daki en iyi cheesecake'i tattığımı itiraf etmem gerek. Tabiki meşhur İtalyan kahvemle...

Milano'da genel bir şehir turundan sonra öğleden sonra 14:25'te ikinci durağımız için soluğu tren istasyonunda aldık. Garda Gölü manzaralı yolculuğumuzun sonunda vardığımız yer dillere destan aşkları ile ünlü olan Romeo ve Giulietta'nın şehri Verona!



Verona'ya yaklaşık 2 saatin sonunda ulaştık. Çok sınırlı zamanımız olduğu için bu şehirde görülmesi gereken iki duraktan biri olan Julietin evi için trenden iner inmez koşuşturmamız başladı. Ne yazıkki diğer illerde yaptığımız gibi turist info bulup, map edinmek için bile zaman kaybetme şansımız yoktu. Aylin'le, Eda'ları bulalım, Juliet'in evini görmemiz gerek diye telaşe müdüresi vasfımızın hakkını verdik. O sırada 2 italyan kızla karşılaşıp yol tarifi alalım diyince komedi başladı :). Kızlar abandone olmuş şekilde birbirlerine bakıp gülmeye başladılar, niye mi nasıl tarif edeceklerini bilemediler de ondan. Ingilizceleri cok olmadığı için çizmelerini istedim. Orda da sınıfta kaldılar..

Neyseki biz 6. hislerimize kulak verip şehir merkezine doğru ilerlemeye başladık. Ne görsek beğenirsiz :). Eda ve ablası bize doğru yürüyordu! Ellerindeki mapi alıp sanırım 6. kez önünden geçip bulamadığımız Julietin evindeydik nihayet! Tabi hayalimizdeki gibi bir ev ve balkon yoktu burda! Ama yine de değdi!! Tabiki bir klasik olan duvara yazı yazma, not bırakma eylemleri yapıldı!


Giulietta Evi



Kalan son yarım saatimizde de, şimdilerde Konser ve benzeri organizasyonlara ev sahipliği yapan Italya'daki ikinci büyük Arena'nin etrafını tavaf ettik.. Verona küçük derli toplu bir şehir. Tekrar gelir miyim, sanırım hayır. Ama Milano'da aklımda kalanlar için tekrarı olmalı diye düşünüyorum..

Colloseum

 Sevgiler...

melek
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...